SPOR HABERLERİ
GÜNCEL
Anketimiz Katılın
18 EKİM DÜNYA MENOPOZ GÜNÜ YRD. DOÇ. DR. ESRA ÖZKAPLAN: MENOPOZ KÖTÜYE GİDİŞ DEĞİLDİR”
Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Esra Özkaplan, zaman zaman ‘hayatın değişimi’ olarak algılanan menopoz sürecinde fiziksel, zihinsel ve cinsel değişiklikler olduğunu, ancak bunları “kötüye gidiş” olarak nitelendirilmemesi gerektiğini söyledi.
14 Ekim 2015 13:1318 EKİM DÜNYA MENOPOZ GÜNÜ
YRD. DOÇ. DR. ESRA ÖZKAPLAN:
MENOPOZ KÖTÜYE GİDİŞ DEĞİLDİR”
Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Esra Özkaplan, zaman zaman ‘hayatın değişimi’ olarak algılanan menopoz sürecinde fiziksel, zihinsel ve cinsel değişiklikler olduğunu, ancak bunları “kötüye gidiş” olarak nitelendirilmemesi gerektiğini söyledi.
Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, “18 Ekim Dünya Menopoz Günü” dolayısıyla yaptığı açıklamada, menopozun kadınlarda âdet kanamaları ve dolayısıyla üremenin sona ermesi olduğunu anımsattı.
Çoğu kadında menopozun 45 - 55 yaşları arasında başladığını, ortalama menopoz yaşının 50 olarak kabul edilse de bazı durumlarda 40 yaşından önce başladığı ya da 50'li yaşların sonlarına sarktığının görülebildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, “Menopozun erken ya da geç başlaması, muhtemelen kalıtımsal olmakla birlikte, iyi beslenme ve sağlıklı bir yaşam menopozu geciktirebilir” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Özkaplan,kadınların yüzde 8'inde menopozun 40 yaşından önce başladığını, bu duruma prematüre (erken) menopoz denildiğini ifade ederek, “Yumurtalıkların cerrahi operasyon ile alınması veya X ışınları ya da radyum ile yok edilmesi ile suni menopoz başlatılabilir” diye konuştu.
MENOPOZUN ORTAYA ÇIKIŞI
Menopozun ortaya çıkış nedenlerine değinenYrd. Doç. Dr. Özkaplan, “Menopoz, doğal ömrü 35 yıl olan yumurtalıkların görevlerini yerine getirememeye başlaması sonucu ortaya çıkar. Yumurtalıkların çalışamaz hale gelmeleri yaşlanmanın doğal bir sonucudur” ifadelerini kullandı.
Menopoz yaklaştıkça foliküllerin önce bir kısmının, zamanla tamamının yumurta bırakamaz hale gelmesiyle âdet düzenin bozulduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, şöyle devam etti:
“Adet kanamaları gecikmeye veya sıra atlamaya başladığından, adet araları iyice uzar. Belirtiler bazen hamilelik ile karıştırılabilir. Bazı kişilerde kanama miktarı azalırken, bazılarında aşırı kanama görülebilir. Şanslı bir azınlığın adet kanamaları menopoza girince kesilir. Yumurtalıklar çalışamaz hale gelince giderek daha az östrojen hormonu üretmeye başlar. Bu da üreme faaliyetlerini kontrol eden bezelerdeki hormonal aktivitelerde belli belirsiz değişikliklere ve yeniden düzenlemelere neden olur.
Östrojen seviyelerinin düşmesi, hypothalamusun nörovasküler mekanizmasını bozarak menopozun tipik özelliklerinden ani ateş değişiklikleri başlatabilir. Hipofiz bezelerinin metabolizması değişir ve kan ile idrarda yüksek miktarlarda folikülstümilasyonuna yardımcı olan hormonlara (FSH) rastlanılır. Adrenal ve tiroid bezlerinin hormonal dengesi de bozulur. Bu değişiklikler birçok kadında fiziksel veya zihinsel rahatsızlıklara neden olmazlar.”
MENOPOZON BELİRTİLERİ
Menopozun en önemli belirtisinin adet düzeninde meydana gelen değişmeler olduğunun altını çizen Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, diğer belirtileri şöyle sıraladı:
“Ani Ateş Basması: Genellikle göğüste bir ısınma hissiyle ortaya çıkar. Oradan boyuna, yüze ve bazen de tüm vücuda yayılır. Bazen ateş hissiyle birlikte iğnelenme de görülür. Yüzde ateş basması sonucu ortaya çıkan kızarıklık başkaları tarafından rahatlıkla farkedilebilir. Geceleri ateş basması uyku düzenini bozabilir. Bazen de aşırı terleme veya üşüme uykuyu bölebilir.Ani ateş basması menopozdan hemen önce başlar ve yaklaşık 2-3 yıl devam eder. Yumurtalıkları ameliyatla alınmış genç bayanlarda da, operasyondan yaklaşık bir hafta sonra ani ateş basması görülür.
Baş Ağrısı: Menopozun birçok belirtisi vardır ancak kaynağı, menopozla ilgili olmayan rahatsızlıklar da görülebilir; gerginlik, baş ağrısı, baş dönmesi gibi. Ayrıca menopoz nedeniyle sık karşılaşılan ‘yaşlanma endişesi’ de bir takım rahatsızlıklara yol açabilir.
Kilo Değişiklikleri: Birçok kadın menopoz esnasında kilo aldığından yakınmaktadır. Bunun nedeni bazen tiroid faaliyetlerindeki azalma olabilir. Ancak menopoz esnasında kilo almanın nedeni genellikle azalan fiziksel faaliyetler ve aşırı yemedir. Menopozun dış görünüşü ya da zindeliği etkilediği yönünde net bir bilgi yoktur.”
HORMON TEDAVİSİ
Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, yakın zamana kadar östrojen hormonunun menopoz belirtilerini azalttığına ve damar tıkanıklığı ile osteoporozu yavaşlattığı düşünüldüğü için hastalara ve menopozdaki bayanlara yaygın olarak verildiğine dikkati çekti.
“Ancak günümüzde östrojenin rahim mukozası ve bazı meme kanserleri ile ilgili olabileceği, düşünülmektedir” diyen Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, östrojen hormon tedavisi alanlarda kalp krizi ve inme riskinde artış olduğuna ilişkin veriler nedeniyle östrojen tedavisinin tekrar gözden geçirildiğine vurgu yaptı.
ERKEN MENOPOZ
Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, erken menopoz dönemini “Menopoza giren bir kadın artık çocuk doğurma özelliğini kaybetmiş demektir. Ancak 35 – 40 yaş altı kadınlarda kesilen adet kanamaları erken menopoz olarak adlandırılmaktadır” şeklinde açıklayarak bu durumla karşı karşıya kalan kadınlardan bazılarının kendiliğinden gebe kalabilirken bazılarının ise yardımcı üreme tedavileri ile gebe kaldığının altını çizdi.
Kadının adet döngüsü bir yılı geçmiş ve bu süre içinde kanama olmamış ise menopoz tanısı konabileceğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Erken menopoz hariç normal menopozun geri dönüşü gibi bir ihtimal söz konusu değildir. Artık doğurganlık özelliği kaybedilmiştir ve kadının gebe kalma gibi şansı yoktur. 40 yaş altında bir kadında erken menopozun tanısını koymak önemlidir. Küçük ovarian yetmezliği erken menopozdan daha farklı gelişen bir durumdur. Bu sorun ile karşı karşıya kalan bir kadında adet kanaması kendiliğinden tekrar oluşabilir ve hiçbir yardımcı üreme tedavisine gerek kalmadan gebe kalabilir. Bu hasta gruplarında yumurtalıklarda bulunan folliküller tamamen tükenmiştir ya da herhangi bir bozukluğa uğramıştır. Bu hastalığın genetik olduğu da düşünülmektedir. Ailesinde bu tür bir sorun olan kadınların yüzde 20’sinde bu hastalık görülmektedir.”